ASICS- Sabah< Geri dönün
13 Aralık 2001
Yukarıdaki başlığı görünce, sakın "Bilgisayar çıldırmış" veya "Cüneyt, artık şifreli konuşmaya mı başladı?" diye düşünmeyin. Belki, "Dünyanın en çok kitap okuyan devlet adamı" diye de anılabilecek Mustafa Kemal'in söylediği, "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünün Latince aslı olan "Anima Sena In Corpore Sano" sözcüğünün baş harflerinden oluşmuş bir kavram bu. ASICS, aynı zamanda, dünya pazarlarında 1949'dan beri spor malzemesi üreten bir Japon firmasının adı. Tarihçilere göre bu sözü, MS 60-117 yılları arasında yaşamış ve etrafını hiciv dolu şiirleri ile kırmış geçirmiş Romalı Juvenal meşhur etmiş.
Her konuştuğunda bir mesaj veren ve söyledikleri, üzerinden yıllar geçmesine rağmen etkisinden hiçbir değer kaybetmeyen Mustafa Kemal'in bizleri uyardığı ve hepimizin hatırladığı bu gerçeği, devlet yöneticilerinin nasıl yerine getiremediğini her fırsatta görebiliyoruz.
Eğer, Türkiye gibi 70 milyona yaklaşan bir toplumda, nüfusun yüzde 48'i 18 yaşın altında ise ve lisanslı sporcu sayısı hala yarım milyona erişememişse, bir yerlerde birileri yapmaları gerekenleri yapmıyor demektir. Yılın yaklaşık 200 gününü, tatil ve hafta sonu nedeniyle, okul dışında geçiren bu gençliğin nerede, nasıl ve hangi koşullarda spor yapabileceğini düşünmek dahi insanı rahatsız ediyor. Okula gitmemiş, çalıştığı işten yeteri düzeyde karşılığını alamamış ve üstelik de spor yapmadığı için, "Fair-Play" kavramını bilmeyen, rakibini yarışma arkadaşı yerine adeta düşman gören bir kalitesiz kitlenin yarattığı holiganizm sanki Türk toplumunun ve Türk sporunun en büyük düşmanı.
Katılımcı değiliz
Katılımcı yerine seyirci olan bir spor-sever toplumuz. Tuttuğumuz taraf için adeta birer "Fanatik" gibi davranıyoruz. Ve, işin daha da kötüsü, sporu sadece ve sadece futbol olarak görüyoruz. Günümüzde en çok konuşulan konu Avrupa Birliği. Her kafadan bir ses çıkıyor ve AB'ye üye olmakla, Türk toplumunun heler ve ne kadar kazanacağı söyleniyor. Durum böyleyse, "İstanbul'da Olimpiyad yapılsın" diye feryat eden benim gibilere neden acıyarak bakıyor dersiniz? AB ile kazanacağımız kıymetler yanında bir Olimpiyad organizasyonu ile Türkiye, İstanbul, Türk sporu ve Türk sporcusunun neler kazanacağını kimse hala kavrayamadı mı?
Ama, Türkiye'de büyük ve çabuk bir değişim göze çarpıyor. Sabah'ın sporunu yöneten, başta Altan Tanrıkulu olmak üzere Emrah Kayalıoğlu ve Mert Aydın, gerçekten pırıl pırıl gençler ve gözlerini ufuk sınırlarında gezdiriyorlar. Her gazetede "Spor Sayfaları" denen sayfaların, gerçekte "Futbol Sayfaları" olduğunu biliyorlar. Toplumda, futbol dışı sporlara olan ilgiyi ve bazı spor dallarındaki başarıları görüyorlar. Sanırım yılbaşından hemen sonra, Sabah'ta, "Futbol Sayfaları" yanında, haftada bir veya iki kez, "Spor Sayfaları" da belirli bir kesimin beklentisine cevap verebilecek.
Spor yapmayan bir toplumun sporu bilmesi, sevmesi ve hatta sporu seyretmesi dahi çok zor. Spor yapan toplumların daha sağlıklı, daha insancıl, daha barışsever, çok daha akıllı ve ahlaklı olduğunu söylemeye gerek dahi yok.
Sabah Spor'un başındaki bu üç genç gazeteci, spora ve gazeteciliğe olan aşklarından dolayı, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eğitimlerini dahi yarıda kesip, sayfa başına koşmuşlar. Bunlardan sadece biri, o da etrafın baskısıyla diplomasını alabilmiş.Bu "Sağlam Kafalı" gençlerin Türkiye'de bir spor kavramı oluşturacağına ve sporcu bir toplumun oluşmasına katkıda bulunacağına yürekten inanıyorum.