Cüneyt E. Koryürek

Hakkında Yazılanlar

 

Yusuf Özdamar

Yardımcısı / Delta Ajans

Cüneyt Koryürek

Sayın KORYÜREK’i bu sayfalara sığdırmak imkansız. Onu

anlatabilecek ne kalem yeterli, ne de sayfa… O insanı insanca

yaşayan, o insanı yalnızca insanda yaşayan, gerçek bir işadamı,

yazar ve atletizmin duayeni idi. Aramızdan ayrılışı bizim

onu yaşamamızı engelleyemez.

1984’ün dördüncü ayı idi. DELTA AJANS’ta işe başladım. İşe

girmemde ve böyle yüce bir insanla tanışmamda rahmetli sayın

Savaş Sarıkaya ve Ülkü Gözübüyük hanımın büyük katkıları olmuştur.

Sayın KORYÜREK’le çalışmak için iş görüşmesine gittiğimde

işe girmek için bekleyen üç kişi vardı ve Sayın KORYÜREK

görüşmek için beni odasına çağırdı ve aramızda şöyle bir konuşma

geçti: “Divriği’de iş yok mu?” dedi. Ben de, “Var, fakat bir

dayı, yani torpil lazım” dedim. O da, “Al sana torpil. Benimle çalış”

dedi. Bir ay deneme süresi Verdi. İki hafta sonra bana, “Ülkü

hanıma rica et, beni görsün ve senin SSK işlemlerini başlatsın”

dedi. Maaşıma da beş bin lira zam yaptı.

Sayın KORYÜREK benim patronum değil öz babam gibiydi.

Bazı firmalara giderdik, bana Yusuf Koryürek hoş geldin derlerdi.

Sayın Cüneyt KORYÜREK de kahkayı basardı, memnun olurdu.

Cüneyt Bey’e Amerikalı bir çift misafir gelmişti ve bana,

“Misafirlerimizi otelde kaldıları odalarına kadar eşlik et” dedi.

Misafir bana hizmetimin karşılıgı olarak 50 dolar uzattı ve ben

almadım, alamazdım. Cüneyt Bey’in elemanına yakışmazdı. Ofise

geldim. Cüneyt Bey bana, “Sana bahşiş verdiler mi?” diye sordu.

“Evet efendim” dedim, “ama ben kabul etmedim.” O da, “Aferin,

teşekkür ederim. Sana da bu yakışır” dedi.

Sayın KORYÜREK’ten çok şey öğrendim. Teşekkür etmeyi,

rica etmeyi, özür dilemeyi, insanlara hürmeti… O hep şöyle derdi:

“İnsanın kendisine saygısı yoksa karşısındakine de olmaz”.

Öz babam öldüğünde beni aradı. “Üzülmene gerek yok. Geri getiremezsin,

fakat hayatın devam ettiğini unutma, hayat devam

ediyor” dedi. Kalemini satan çok gazeteci ve yazar gördüm, fakat

KORYÜREK onlar gibi değildi. Onuru ile basın kartını iade etmiş

bir gazeteci ve yazardı. Siyasete girmesini çok istediler. “Ben

kıç yalayıcısı değilim, onurumla yaşarım”derdi. Atatürk ilke ve

devrimlerine yürekten bağlı, gençlere okumayı ve sporu aşılardı.

Türkiye Cumhuriyeti’ne ilk Avrasya maratonunu getiren o idi.

Haftasonlarını gençlere ayırıp onlara yol gösterir, hatta zamanının

çoğunu stadlarda ve Maltepe’nin dağında yetiştirdiği atletlere

ayırırdı. Onların maddi manevi her şeyiyle bire bir kendisi ilgilenirdi.

Sayın KORYÜREK halen aramızdadır, gönlümüzde silinmeyecek

emekleriyle, onurlu yaşam tarzıyla bize örnek oluşuyla

hep yaşayacaktır. O kitapları çok severdi. O bir kitaptı. Aslında

okumayla yazmayla bitmeyecek bir kitap. Düşünceleriyle hep

onu okuma imkânımız oldu, biz ise ona, yani o kitaba gönül sayfaları

olduk. Ne onu okuyacak zaman bitecek ne de zaman onun

sayfaları olan bizleri ondan ayırmaya yetecek bir ölüm getirecek.

O şimdi cennet bahçelerindeki nur dolu odasından bizleri halen

yazıyor. Sayın babam CÜNEYT KORYÜREK’E Allah’tan rahmet

diler, mekanının cennet olmasını dilerim.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün devrim mücadelesinin

yer aldığı bu sözlerle veda ediyorum: “Etrafındakiler en

yakın arkadaşları dahi, saltanat ve halifeliğin korunmasını isterken,

Mustafa Kemal ATATÜRK bunların yıkılması ve yerine

bağımsız, laik ve cumhuriyetle yönetilen yepyeni bir TÜRKİYE

CUMHURİYETİ düşlemiştir.