Mehmet Atalay
Gençlik ve Spor Genel Müdürü
“Cüneyt Koryürek ve Mehmet Atalay, son 1-2 yılda bir gazeteci
ile bir Gençlik ve Spor Genel Müdürü gibi değil; adeta bir
ağabey-kardeş gibi olmuştu.”
Evet...
Ardından ikimizi, bir cümlede böyle özetleyebilirim.
Ben ve Cüneyt Ağabey, telefonda veya yüz yüze olsun mutlaka
her hafta görüşüyorduk.
İstanbul programlarımın arasında ya ben Elmadağ’daki ofisine
uğruyordum, ya o Taksim’de bizim yanımıza geliyordu. Sık
sık bilgisine ve tecrübesine başvurduğum bir ağabeyimdi. Sürekli
fikir alışverişinde bulunuyorduk. En son ölmeden bir gün önce
konuşmuştuk. Eleştiri ve tavsiyelerine kulak veriyor, takdirlerinden
ise memnuniyet duyuyordum.
Her anlamda, hak edene hakkını vermesini bilen adamdı
Koryürek…
Araştırmacıydı. Atletizm konusunda kimse eline su dökemezdi.
Türkiye’de ne yazık ki fazla örneği yoktu. Ondan uzman
olduğu konularda çok şey öğrendik. Her gün yeni bir şeyler daha
öğrenmeye devam ediyorduk ki, maalesef o kötü gün geldi.
Beni en çok etkileyen ise, ölümünden çok kısa bir zaman
önce dostlarına gönderdiği aşağıda okuyacağınız mesajı oldu.
Onu aramızdan alan kazadan 20 gün önce yılbaşı günüydü.
Basın müşavirim elinde bir e-mail çıktısı ile geldi. Cüneyt
Koryürek’ten gelen ve yeni yılımızı kutlayan değişik bir tebrik
kartıydı bu...
Hepimizi düşünmeye ve bazı şeyleri bir kez daha sorgulamaya
sevk eden...
Ama o an kim bilebilirdi ki; 20 gün sonra cebimizde bu kart,
tabutunun başında onun tabiriyle “30’unda ölmüş” insanların da
olduğu büyük bir kalabalıkla, 77’lik delikanlıyı ebediyete uğurlayacağız.
Hayat işte...