Cüneyt E. Koryürek

Hakkında Yazılanlar

 

Erhan Özçelik

Olimpik Binici Erhan Özçelik’in Oğlu

Uzun zamandır babamdan ve basından ismini çok sık

duyduğum ama bir türlü tanışma fırsatı bulamadığım

Cüneyt Ağabey’imle 4 - 5 yıl önce bir öğle yemeğinde, babamın

milli binici ve olimpiyadlara katılmış olmasından dolayı biraraya

gelmiştik. O birliktelik bizi çok iyi dost yaptı. Onu tanıdıkça

dostluğundan çok keyif aldım. O yaşamın kıyısından geçmek yerine,

tüm dakikalarını yakalamayı başarmış nadir kişilerdendi.

Yaşamının zenginliği, onunkiyle kesişen tüm yaşamları da zenginleştirirdi.

Entellektüelliği dört tarafı kitaplarla çevrili Harbiye’deki kütüphane

ofisinde, yaşamdan aldığı keyif sohbetlerinde, yaşamın

her anına gösterdiği özen yemek zevkinde, evrenselliği olimpiyada

olan ilgisinde ve Atletizm tutkusunda hayat bulurdu.

Aslında yaşamının derinliği ve genişliği onu kelimelerle anlatılması

kolay biri yapar gibi görünse de, bir şeyleri tam anlatamayacağınız

hissine kapıldığınız bir kişiydi.

Ofisine girdiğiniz an hissettiğiniz duruşunda, ruhunda var

olan ve bulunduğu her mekanda yarattığı yaşıyor olmak, orada

olmak, farkında olmak duygusunu anlatamam mesela…

Ofisine her gidişimde bana farklı kitapları gösterir, o müthiş

hazinesini paylaşırdık. Kitap haricinde sporla ilgili birçok heykel,

olimpiyad meşalesi vs. vardı. Hep etrafı didik didik etmek isterdim,

çünkü her nesneden öğreneceğiniz bir şey vardı.

Yeme-içme zevkinin gurmelik değil, yaşamının her dakikasına

gösterdiği özenin bir parçası olduğunu da anlatamam. Ben ne

zaman onu bankada yemeğe davet etsem, beni nazik bir biçimde

reddeder ve benim onun ofisine gelmemi isterdi. Bu da gerçekten

benim için bir zevkti. Suyu bile içine o güzel kokulu naneleri koyduğunda

içmek ve o tadı hala damağımda kalan mantının keyfini

doyasıya çıkarmamı isterdi. Benim gibi kilolu birisi bile çok

yemek yemeden fakat keyiften doyardı. Onu maalesef bankada

yemeğe hiç ikna edemedim.

Bir arada olduğunuzda ele geçiriverirdi insanı.

Sohbetlerimizde vaktin nasıl geçtiğini anlamazdım.

Hayatı her zaman güllük gülistanlık olmamıştı onun da, hüzünlerden

ve zorluklardan payına düşeni almıştı hepimiz gibi.

Ama o, bunları da aynı yaşama hevesiyle karşılamayı becermişti,

yüreğini kaplamasına izin vermeden, cesaretini kaybetmeden,

kendi olarak kalarak.

Yılbaşında dostlarına gonderdiği ve hâlâ sakladığım, bizlere

yaşam dersleri veren o güzel mesajlarını özlüyorum. Hep

‘Yaşamdan keyif alın’ derdi, yani zamanın kısıtlı olduğunu o da

biliyordu. Bundan dolayı da gününü yaşayan bir kişiydi, herkesin

de öyle yapmasını isterdi.

Hem hepimizden biriydi, hem de hepimizden farklıydı.

Aramızdan ayrılmadan birkaç gün önce ne zaman ve nerede

buluşacağımızın planını yapamadık, benim yoğunluğumdan dolayı

hep benden vakit ayırmamı isterdi, olmadı.

Güzel insan seni hiç unutmayacağım...