Özlem İkiışık
BETA Ayakkabı Yönetim Kurulu Üyesi
“Yakamazsın” dedi. “Ben buradayken kendi sigaranı yakamazsın.”
Şaşırdım sonra da utandım.
Kibriti yaktı ve zarif bir şekilde sigarama doğru uzattı.
“Karşındaki erkeğin gerçek beyefendi olup olmadığını göstermesi
için ona bir şans tanımalısın. Aynı zamanda onun da senin hanımefendi
olup olmadığını anlaması için... ” İlk ders...
Delta Ajans’a ilk gidişim ve onunla ilk sohbetimdi. Sevgili
Petek beni onunla tanıştırdı.
Sohbet etmenin dayanılmaz keyfini ondan öğrendim.
Gerçekten dinlemek ve dinlenmek nasıl bir duygu onunla keşfettim.
Her konudan konuşuyorduk. Müzik, heykel, resim, politika,
ekonomi, yemek, tarih ve en önemlisi hayat.
Çevresinden saygı gören insanların ilk önce kendi kendilerine
hürmet edenler olduğunu bana anlattı. “Anam herkes beni
sevsin diye doğurmadı” diyerek, sevilmenin değil sayılmanın
önemini vurgulardı.
Çok değer verdiği anne ve babasıyla dolunay çıktığında gülümseyerek
konuştuğunu anlattığında, hayatımızda kaybettiğimiz
önemli kişilerin arkasından sızlanmak yerine kalbimizde ve
beynimizde bıraktıkları tatlı, derin çizikler ile yaşama devam etmenin
önemini ve verdiği gücü her seferinde vurguladı.
30 yaşında ölüp de 70 yaşında gömülen bir zombi olmama
hikayesini ilk dinlediğimde anladım hayatın gerçek değerini.
Hayatta dibe vurmadan yukarı çıkılamayacağını ve bu dibe
vuruşların yalnızca bir kere olmayacağını her seferinde yukarı
çıkma gücünü alacak motivasyonu sadece kendimizin kendimize
vereceğini söyledikten sonra o meşhur kartlarından bir tanesini
uzattı, “Imagine what you could do... if you could do everything
you imagine. ”
Her duruma ve probleme çözüm ve farklı alternatifler sunardı.
Sakindi, her türlü durumda soğukkanlılığını korurdu. Ofisinin
duvar yazılarından bir tanesinde şöyle yazardı. “Aptalın kalbi ağzında,
akıllının ağzı kalbindedir. ”
Sevgiyi, bilgiyi ve serveti paylaşmak ilkesiydi. Hayatın her
alanında insan verdikçe alır. İlkelerinden beslenen kişilerin sonunda
mutlaka kendi yararına dönüşecek sonuçlar üreteceğini
bilirdi. İnsanın en büyük eserinin kendi hayatı olduğunu ve bu
hayatın kendi tercihlerinden oluştuğunu söylerdi.
Kaliteli yaşamak nedir?
Maddi zenginlik mi getirirdi kaliteli yaşamayı? Cüneyt Bey
için asla!
İyi müzik dinlemek, güzel ve az yemek yemek, vücuduna değer
vermek, meraklı olmak ve hayata iyimser bakmak .
Hayata iyimser bakışını kavramlarla örneklendirir,
“Kaybettik değil, kazanamadık” diyeceksin.
“Az cahil ölmek istiyorum” derken öğrenmenin, keşfetmenin
dayanılmaz keyfini vurgulardı satır aralarında. Bu keyfi kendisi
öyle bir çıkarırdı ki, siz ağzınız sulanarak buna dahil olmaktan
kendinizi alıkoyamazdınız.
Gerçek dostların birbirlerine verebileceği en değerli hediyenin
karşılıklı ayırdıkları zaman olduğunu söylerdi. En değerliydi,
çünkü asla yerine koyulamayacak tek şeydi.
Ona bana hayatımdaki en değerli hediyeyi verdiği için minnettarım.
Size çok teşekkür ederim Cüneyt Bey,
“Keep smiling. ”