Necmi Tanyolaç
Koşa koşa gitti...
Cüneyt Koryürek’i kaybettik...
Bir trafik kazası deyip geçmek o kadar ucuz ki... Gel de şimdi
Cüneyt’i anlat bakalım...
Sporculuğunu mu, adam gibi adamlığını mı, kültür birikimini
mi?
Türk toplumunun önderlerinden biriydi. Sadece sporda değil.
Atletizmi bize o sevdirdi. Ve bu sporun ayakta durması için
her yolu denedi.
Cüneyt bir atletizm kahramanıydı. Hem arkadaşımız, hem
de hocamızdı...
Hepimize görevler ve onur payları dağıttı. Atletizmin ne olduğunu
genç yaşımızda gittiğimiz olimpiyatlarda anladık. Cüneyt’le
yan yana yarış izlemek, o kadar muhteşemdi ki... Öylesine özendiriciydi
ki... Bir atlet olup, Cüneyt’le birlikte koşmak duygusu
geçerdi içimizden...
Cüneyt’in özelliklerini, toplumdaki yerini, insan kalitesini
anlatmak o kadar zor ki... Cüneyt, bir veda yazısıyla ebedi yolculuğuna
çıktı. Acımız büyüktür. Sporumuzun başı sağolsun...
Sevgiyle yaşayacaktır.
O galiba kendi kaderini çoktan kaleme almış...
Veda mektubu...
“İnsanoğlu; yaşamın bir misafirlik süresi olduğunu ve doğumdan
başlayarak bir yandan yaşadığını, diğer yandan da bu
misafirliğin bir süresi olduğunu, geç de olsa anlayan tek canlı
türüdür... Erdem kişi ise; yaşamın çözülecek bir sorun değil,
geçmişi anlayarak, kendi ve diğerlerinin bilgi ve deneyimlerine
dayanarak, geleceğe umutla bakılarak, mutluluk içinde yaşaması
gerektiğini bilir...”