Cüneyt E. Koryürek

Hakkında Yazılanlar

 

Abdülkadir Yücelman

Cumhuriyet Gazetesi / 22 Ocak 2008

Dört Dörtlük Spor Adamı

Bilgiden, akıldan, Atatürk ilkelerinden, Cumhuriyet’ten yanaydı

sevgili dostum Cüneyt. Onu Ankara’da yedek subaylığım

döneminde 1956’nın bir mayıs günü atletizm yarışlarında

tanımıştım. Tanışmamıştık, ama hemen yan sıramda oturan ve

arkadaşları ile sürekli atletizmi konuşması dikkatimi çekmişti.

Aradan yıllar geçti, Roma Olimpiyat Oyunlarında tanıştık ve iyi

bir dost olduk.

Atletizm fenomeniydi. Gerek yarışlarda gerek güreşlerde

ve zaman zaman Olimpiyat köyünde beraber olduk. Onu yakından

tanımayan için o bir ukala sayılırdı. Ama o da inkâr etmiyordu,

“Ben atletizmin ukalasıyım” derdi. Gerçekten de bilgili ve

uzman olduğu konularda ukalaydı. O nedenle benim Doğrucu

Davut’umdu. “Medeni bir insan olmanın 4 anahtarı var” derdi.

“Selam vermek, teşekkür etmek, özür dilemek ve bilmediğin konularda

bilmiyorum demek.” Onun 4 anahtarını birçok kez kendi

köşemde yazmışımdır ve patenti ona aittir.

Dünyayı turlamış bir kişi olmasına rağmen İstanbul hayranıydı

ve, “Bir gün Olimpiyadlar İstanbul’da olacak, ama ben

göremeyeceğim. Çünkü önce İstanbul’da sporun ve atletizmin

değerini bilenlerin en az tribünleri dolduracak düzeye gelmesi

gerek” diyordu. Sonra da çok önemli bir noktaya değiniyordu.

“İstanbul’un trafiği Olimpiyatlar için bir handikap, düzelemez

mi, düzelir tabi. Ama sarhoşu, sapığı direksiyona oturtursan

böyle olur. Cezalar az, yasaları uygulayan yok, Hıncal trafik canavarlarına

savaş açtı, kendi başına uğraşıyor, ama neden sadece

Hıncal. Bu ülkede başka yazarlar yok mu. Son yıllarda bakın

kimler pisi pisine gitti.” İşte Cüneyt de pisi pisine gitti, niceleri

gibi…

Cüneyt Koryürk ile öylesine anılarım var ki, sık sık arardı,

daha geçen hafta sözleşmiştik. “Puf böreği ikram edecekti.”

“Hamur yasak, macar gulaş isterim” deyince, “ne istersen” demişti.

Cüneyt aynı zamanda ağzının tadını bilen iyi bir gurmeydi.

Dört dörtlük yanı çoktu ama inatçıydı da. En büyük keyfi inatla ve

ısrarla yaptığı araştırmaları bir sonuca ulaştırmaktı. “Okumaya

doyamıyorum” diyordu. “Okudukça her gün yeni bir şeyler buluyorum.

Bu da bana heyecan veriyor. Dünyayı gezmek güzel,

çeşitli ülkeleri, çeşitli kültürleri görmek güzel, senin Gezi dergin

de çok güzel, doğrusu ben bu dergiden birçok yer keşfediyorum.

Gider misin dersen ona vaktim yok... Dediğim gibi okumak dünyanın

en güzel şeyi. Ben de okuyarak dünyanın en cahili olmak

istemiyorum.”

Cüneyt’in Delta Ajansı’ndaki odası bir kitaplıktan farksızdı.

Halkla ilişkilerdeki uzmanlığı nedeniyle birçok şirket kapısını

çalardı, ama Cüneyt ucuz bir adam değildi. Bilgi ve uzmanlığına

güveniyordu ve pazarlığı sevmezdi.

Bir gün bir at ile 100 metre dünya rekortmenini yarıştıran

bir Avrupa gazetesinin haberini “kim geçer” diye tartışıyorduk.

Aynı anda koşuya başlarlarsa sprinter geçer demişti de sormuştum.

“100 metre dünya rekoru daha nereye kadar kırılır. İnsan

sınırı bir yere kadar değil mi?” “Sıfır saniyeye kadar...” diye esprili

yanıt verirken insanoğlunun sınırsızlığını ifade ediyordu.

Ama sıkıntısı da vardı: doping. Doping konusunda ne zaman

gıcık olsun diye aykırı konuşurdum. “Şu dopingi serbest bıraksalar

bari. Rekabeti öldürdü.

Kim daha zengin kim daha tıp bilimi ile organize ise rekorlara

imza atıyor. Reklamlardan kendisine yeni bir dünya kuruyor, 10

yıl sonra doping yaptığı ortaya çıkıyor, ama iş işten geçmiş” dediğimde

kızıyor. “Dünyanın asla affetmediği şey yalan söylemektir.

Bir yalancı olmak yetmez mi. Bak en güzel örnek Clinton!”

Ali Ergenç’in Federasyon Başkanlığından ayrıldıktan sonra

1980’de Avrasya maratonunun uluslararası şöhrete ulaşması ve

geniş kitlelere yayılması için Prof Dr Nurettin Sözen’in Belediye

Başkanlığı sırasında Cüneyt Koryürek’e Avrasya maratonunun

direktörlüğü verildi. O günlerde Cüneyt, Hıncal ve benim de

bulunduğum bir atletizm vakfı kurduk, organizasyonda birlikte

çalıştık, gerçekten rekor sayılacak bir katılım oldu. Cüneyt o tarihten

sonra Avrasya maratonun babası olarak adlandırıldı.

Cüneyt yıllarca Cumhuriyet’te atletizmi, Olimpiyat ve Dünya

atletizm şampiyonalarını yazdı. Tek isteği 2008, 2012 ve 2016

Olimpiyatlarını izlemekti. Ama trafik canavarı sevgili arkadaşımı

alıp götürdü.

Yazıma Cüneyt bilgiden, akıldan, Atatürk ilkeleri ve

Cumhuriyet’ten yanaydı diye başlamıştım. O konularda da çok

daha farklı çok daha somut düşüncelere sahip olan Cüneyt’in uzman

olduğu Halkla İlişkilerde “Lider ve Liderlik” üzerine yazdığı

bir kitaptan başka bir yazımda söz edeceğim.

“Sporların anası atletizm, ama atletizmin ve atletlerin anasını

ağlatıyorlar” diyen Cüneyt’i, Türk sporu ve sporcusu asla unutmayacak.

Allah’ın rahmeti üzerine olsun.