Artun Ünsal
Radikal 1998
KOR GİBİ YÜREĞİN SAHİBİ
Onu iyi tanımayanlar için bir kabustur Cüneyt Koryürek :Usta esprilerini anlamak kolay değildir bir kere. Acaba kinaye mi? Gevezelikten ve gevezelerden hazzetmez, üstelik belli eder. Genelde, ‘evet’ diyerek karşısındakini dinlemek yerine, ‘hayır’a endekslenmiş kişileri eleştirir. Kabalığa tahammülü yoktur, ayrıca ‘lütfen’, ‘teşekkür ederim’, ‘günaydın’ ya da ‘özür dilerim’, ‘bilmiyorum’ sözcüklerini esirgeyenleri hoş karşılamaz.
Kültürle pratik yaşamı birleştirmek kolay değil. Koryürek bunu başaran ender insanlardandır. Okumaya, yeni bir şey öğrenmeye, kendini ve başkalarını sorgulamaya bayılır. Yurtdışı gezilerinde giysi değil, ilginç kitap peşine düşer. Türkiye’deyse her gece İngiliz ve Amerikan gazetelerini okur, ‘The New York Times’ın ünlü pazar sayısını kaçırmaz. Varsın, gece uykusu birkaç saati aşmasın. Her sabah herkesten önce işinin başındadır patron. Hiçbir randevusuna geç kaldığı görülmemiştir, ama gecikenlerin de vay haline: Ya beklemez, çeker gider ya da görünce lafını esirgemez.
Bir sorunuz olsun, o, çözümü gene sizin bulacağınıza inanır. ‘Ne düşünüyorsun, bir planın var mı?’ Siz planınızdan söz edin, ardından ‘Peki, B planın nedir?’ sorusunu patlatmaz mı? Sizi düşünmeye zorlar. Eski Çin bilgelerinin yaptığı gibi, balık dağıtmaz, tutmasını öğretmeye çalışır.
Genç, çünkü yaratıcı
Yaratıcı ve bu yüzden daima genç. Her an yeni bir fikir, yeni bir proje peşinde. Duygusal olmak yerine gerçekçiliği yeğler. Bir ölçüde seçkincidir ama seçkin yöneticiler ne kadar çoğalırsa, bunun toplumun yararına olacağını düşünür. Dedesi İstanbul Belediyesi’nde mühendis, babası tüccar, Erenköy Kız Lisesi mezunu annesi ev kadını, ancak bol okuyan ve düşüneninden. Bir ara Devlet İstatistik Enstitüsü’nde çalıştı. Bir de kardeşi var: Atilla. 1930 Ankara doğumlu Koryürek. Önce Atatürk Lisesi’ne gitti, son sınıfı da Yenişehir Lisesi, şimdiki adıyla Ankara Koleji’nde okudu. Tek bir amacı vardı, ABD’ye gidebilmek. Yeni Dünya’da hem deli gibi düşkün olduğu atletizm sporunu yapacak, hem de gazetecilik eğitimi alacaktır. Babasının o sıralar durumu müsait değil; “Sabret oğlum, seneye gönderirim” der. Ve sözünde durur…Kaliforniya’da ‘Fresno State College’. Önce Cüneyt adını doğru telaffuz edemezlar. O da kolayını bulur: June Eight gibi okuyun! İngilizce ‘haziran’ ve sekizi birlikte söylerseniz ‘cun-eyt’ olmaz mı?
Koryürek, ciddiyet ve girişkenliğiyle kendini sevdirir. Belki şampiyon bir atlet olamaz ama üniversite atletizm takımının yöneticisi olur. Amerikalı kız arkadaşıyla evlenir ve diplomasını alır almaz Türkiye’ye döner. O bir idealisttir; Amerika’ya yerleşmeyi düşünmez.
Önce askere gider. Yedek subay okulundan asteğmen çıkan Koryürek, nefis İngilizcesi nedeniyle dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay’ın tercümanlığına atanır. Terhisten sonra, Türkiye’nin ilk özel halkla ilişkiler şirketini kurar, 1962’de. O söylemez ama bu mesleğin en eskisidir Türkiye’de. Sunay Paşa Genelkurmay’dan Çankaya Köşküne geçince, Koryürek bu kez de Cumhurbaşkanı’nın fahri basın danışmanı olur. Şirket işlerinin yanı sıra spor yazarlığı ve atletizm antrenörlüğü yapar. Genç yıldızlar keşfeder, çalıştırır, rekor kırdırtır. Öte yandan onulmaz bir olimpiyad hastasıdır. Tam tamına altı olimpiyad izleyecektir gazeteci olarak, dünya ve Avrupa atletizm şampiyonaları da cabası. Atletizm Federasyonu’nda üye ve başkan olarak da görev yapar. İlk eşinden ayrıldıktan sonra bu kez Ankara’dan evlenir. Daha sonra şirketini İstanbul’a taşır. İl evliliğinden kızı Jale’nin yanına bir kız, Defne ve bir erkek, Mehmet, daha kardeş gelir. Oğlu ABD’de okumak istediğini söyleyince, ‘olur’ der ve tıpkı babasının ona yaptığı gibi, elindeki tüm olanakları seferber eder. Mehmet, ‘Wharton School of Finance’dan mezun oldu. O da babası gibi döndü.
Cüneyt Abi, 70’ine yaklaştı. Ama gelin de inanın… İyi sürücüdür. Çok ender tatile çıkar; çalışmak, sevdiği işi yapmak onun için zaten bir tatildir. Kafası her an bir şeyle meşguldür. Günlük bir gazetede, haftada iki kez spor ve atletizm konulu köşe yazısı yazar, her şeyin futbolla sınırlandığı bir ortamda. Aykırılık, Koryürek’in doğasında. Her yıl oturur, harıl harıl çalışır ve değişik bir konuda bir kitap hazırlar: ‘Olimpiyad Tarihi’, ‘Türk Yazı İnkılabı’, ‘Liderlik’, bu yıl da ‘Çağdaşlık’ üstüne. Aralarında bazı ünlü firmaların bulunduğu kuruluşların halkla ilişkilerini düzenler. Gene bol okur. Dostlarıyla birlikte yemek yemeyi sever. Ayrıca işyeri ve evinde de dostlarına özel yemeklerinden ikram eder. Pipo, puro ve çikolataya- özelikle Ankara Flamingo’dan getirttiği portakal kabuklu çikolataya- bayılır. Ama her şeyi ölçülü tüketir. Kararında yer, formunu korur. Öyle ki, 230 yıllık pantolonu ve bir türlü eskitemediği 573 yıllık kolej montu hala bedenine tam gelir. Cimrilikten değil, o sadece bunların kendisine yakıştığını sanıyor canım…Hediye vermesini de, almasını da sever. Paylaşılan güzelliklere önem verir çünkü.
Artun Ünsal
Radikal Gazetesi
11 Aralık 1998