Ahmet Hakan
Hürriyet- 20 Ocak 2008
Cüneyt Koryürek’e dair
“Atletizmden anlamazsın... Hıncal Uluç’un ‘Salı geyikleri’ne
hiç girmedin... Bırak Babıali Yokuşu’nu İkitelli’ye bile
daha dün dahil oldun...
Söyler misin birader, senin Cüneyt Koryürek ile ne ilgin olabilir
ki, ölümünün ardından ağıt yakıyorsun?” diye sorabilirsiniz.
Anlatayım o zaman:
Neredeyse 10 yıl oluyor... “Dinci kanalın haber sunucusu”
olarak safımın belli olduğu günlerdi...
Basın Konseyi, bir hoşluk yapıp Atina’daki “Türk Yunan
Gazetecileri Buluşması”na “dinci medya”dan beni de davet etmişti...
Böylece medyanın anlı şanlı temsilcileriyle ilk kez yakın temas
içinde olacaktım. Acayip heyecanlıydım yani...
Ve fakat! Sonuç tam bir hüsrandı!
Üç günlük gezi boyunca... Medyanın anlı şanlı isimlerinin,
“Seni aramıza almayacağız çekirge” diye somurtan edaları nedeniyle
öyle bir dışlanmışlık duygusuyla baş başa kalmıştım ki, o
kadar olur...
Sanki ben Mississippili zenci bir çiftçiydim ve Mississippi
fena halde yanıyordu...
İşte tam o sırada... Bir “zenci dostu” ortaya çıkmasın mı?
Elinde piposuyla cin gibi bir “ihtiyar delikanlı”, yani Cüneyt
Koryürek, bendeki dışlanmışlık duygusunu öyle doğal, öyle medeni,
öyle tatlı, öyle kibar girişimlerle bir anda “püf” diye söndürüvermişti
ki, sormayın gitsin...
Yıllar sonra, yani benim “saf”tan çıkıp “iki arada bir derede”
kalmaya başladığım günlerde arkadaşım Hikmet aracılığıyla dost
olduk kendisiyle...
Yemeklere çıktık, davetlere katıldık. Bin bir çeşit evrak-ı
metruke ile dopdolu olan Harbiye’deki tozlu ofisinde eski kitaplar,
eski fotoğraflar, eski belgeler arasında kahveler içtik...
Hıncal Uluç dedikoduları yaptık, unutulan adab-ı muaşeret
kanunlarından söz ettik, harf inkılabı üzerine söyleştik.
Sonra bir kopukluk... Bir süredir görüşemiyorduk kendisiyle...
Geçen gün aradım, haftaya buluşmak üzere sözleştik.
Ertesi gün haber geldi: Cüneyt Koryürek bir trafik kazasında
can verdi.
Benim açımdan durum şudur: En dışlandığım bir günde, hiç
çaktırmadan bir yakınlık oluşturarak beni rahatlatmış çok medeni
bir dostumu kaybettim...
Kritik zamanlardaki karakter sınavını geçebilecek kaç kişi
kaldı ki şu yeryüzünde?
Allah rahmet etsin.