Öcal Uluç
Gazeteci
HOCA VE ÇEKİRGE!..
Cüneyt Ağabey’den ne öğrendim?.. Öncelikle bir dostun
insan için ne kadar önemli, vazgeçilmez ve gerekli olduğunu!..
Ben Uluç kardeşlerin en büyüğüyüm, benim ağabeyim yoktu!..
Cüneyt Ağabey, tam yarım asır, “o boşluğu” doldurdu!..
Ondan, bu 50 yıl içinde o kadar çok şey öğrendim ki, zaman
bulabilsem, baş ucumda duran ve zaman zaman açıp okuduğum,
onun imzasını taşıyan “Çömez” romanının bir benzerini de ben
yazar, Cüneyt Ağabey ile dostluğumuz, ağabey – kardeş ilişkilerimiz
ve asıl önemlisi “Hoca – Öğrenci öğretisi” etrafında dönen
bir süreci kitaplaştırabilirdim, ama adı “Çömez” olmaz, “Çekirge”
olurdu; Uzak Doğu’dan esinlenen!..
Bu kitapta “Hoca”, öğrencisine (Çekirge) derdi ki:
“Riyakarlık etme!..
Sözünü sakınma!..
Hatalarını yüzlerine söylerken ya da insanları eleştirirken
üslûbuna dikkat et, insanları kırma!..
Yardıma muhtaç olana yardım et, karşılığında bir “teşekkür
bile” beklemeden et!..
Yaşadığın hayatın kalitesini yükseltmek için cebindeki paradan
çok, kafana güven!..
Kalite para ile elde edilseydi, insanlığın filozoflara ihtiyacı
kalmazdı!..
Bir insanı sevmen ve sayman için onu iyi tanıman gerek;
tanımadan sevmek ve saymak, sonunda büyük hayalkırıklıkları
getirir!..
Eşini, arkadaşını, yaşadığın yeri ve elbette yemeklerini “iyi”
seçmezsen, mutlu olamazsın!..
Bunları seçtiğin halde de mutlu olamayabilirsin, eğer “her
şeyi kafana takan” bir insansan!..
Yaptığın işi sev ya da sevdiğin işi yap; işine saygı duy, işin de
sana saygı duysun!..
İşinde titiz ve hassas ol, bilesin ki, detay işin mükemmeliyetini
içinde saklar!..
Gez, gör, düşün, yaz!..
Oku, anla, düşün, anlat!..
Sanat, kültür, spor yaşamına güzelliklerin kapısını açacak
hobilerdir ve kişiliğinin oluşmasında “kazanılmış” temel taşlarıdır!..
Bir köy mezarlığının kapısında “Burada 35 yaşında ölen, 70
yaşında gömülenler yatıyor” diye yazılı imiş; sakın ola ki bu mezarlığa
gömülenler arasında olma!.. ”