Cüneyt E. Koryürek

Hakkında Yazılanlar

 

 Akın Altınok

Akdeniz Oyunları Şampiyonu – Milli Atlet

Cüneyt ile arkadaşlığımız atletizm yaptığımız 40’lı yılların

sonunda başladı ve onun vefatına kadar büyük bir dostluk

ve sevgi ile devam etti. Atletizme yürekten bağlı çok yönlü bir

kişi olan Cüneyt, 1960 Roma Olimpiyadlarından itibaren yapılan

bütün Olimpiyadları yerinde izlemişti. Son zamanlarındaki

en büyük arzusu da 2008 yılında Beijing’de yapılacak Olimpiyad

ile bu Olimpiyadı takip edecek üç Olimpiyada daha gidebilmekti.

Ancak yaş durumunun bu arzusunun gerçekleşmesine olanak

vermesi bir az şüpheli idi. Onun için bu isteği ikimiz arasında sık

sık şaka konusu olurdu. Bu şakalaşmalar sırasında ben de ona

‘benden daha çok yaşayacağına göre arkamdan benim için güzel

şeyler yazarsın’ diye takılırdım. Ne yazık ki Cüneyt’i bu arzusunu

gerçekleştiremeden beklenmedik bir zamanda kaybettik ve şimdi

ben onun hakkında yazmak durumundayım.

Bu yazımda özellikle Cüneyt’in pek bilinmeyen bir hizmetinden

ve ona ait birkaç hatıramdan söz etmek istiyorum.

1950’li yıllarda yurdumuzda atletizm ile uğraşan ve en önde

gelen iki kulüp vardı. Bunlar Fenerbahçe ve Galatasaray Kulüpleri

idi. Buna karşılık Ankara’da adı geçen kulüplerle yarışabilecek

bir kulüp yoktu. Onun için Cüneyt, ben ve diğer bir atlet arkadaşımız

Turgay Bingöl bir araya gelerek 23 Ocak 1952 tarihinde

Ankara Amatör Atletizm Kulübü’nü kurduk. Bu kulüp yanılmıyorsam

o yıllarda sadece atletizm ile uğraşan ilk ve tek kulüptü.

Bu kulübün formasını Cüneyt çizdi ve Amerika’ya gidene kadar

“AAK. Haber Bülteni” adlı kulüp bültenini yayınladı. Ankara’nın

en seçkin atletlerini bünyesinde toplayan kulüp uzun yıllar Türk

atletizmine başarıyla hizmet etti. Ne yazık ki ilerleyen yıllarda

yurdumuzda atletizme olan ilginin azalması sonunda kulüp çalışmalarına

devam edemedi ve varlığını yitirdi. Bugün ise adını ancak

sayıları hızla azalan birkaç kişinin anılarında koruyabiliyor.

2007 yılının son aylarında Cüneyt’in bir arkadaşı gazetedeki

makalesinde “Türkiye’de atletizmi en iyi bilen kişinin kendisi olduğunu”

yazdı. Atletizm konusunda bilgili bir kişi olmasına rağmen

Cüneyt varken böyle iddialı bir görüş ileri sürmesinden hoşlanmadım.

Bu yazıyı Cüneyt’e karşı yapılmış bir haksızlık olarak

algılayıp hemen Cüneyt’e telefon ettim. Yazıyı okumamıştı, beni

dinledi ve gülerek, “Üzülme olur böyle şeyler, üzerinde durmaya

değmez” diyerek konuyu kapattı. Cüneyt arkadaşlarına karşı

böyle hoş görülüydü.

Türkiye Atletizm Federasyonu 27 Aralık 2007’de

Ankara’da bu spora hizmeti geçenlere ve yılın başarılı atletlerine

çeşitli ödüllerin dağıtıldığı “Gala 2007” adlı bir toplantı düzenledi.

Bu toplantıda Cüneyt’in de “Basın Ödülü”nü alması söz

konusu idi. O, işleri dolayısıyla bu galaya katılamadığından ödülünü

isteği üzerine, ben alarak kendisine yolladım. Ne yazık ki

bu Cüneyt ile son temasım oldu ve kısa bir süre sonra da onu

kaybettik.

Cüneyt spor dışındaki konularda da büyük bilgi birikimi

olan çok önemli bir entellektüeldi. Bütün hayatı boyunca bu birikimini

insanlarla paylaştı. Vefatı ile arkasında doldurulması çok

zor olan bir boşluk bıraktı. O’nu çok özlüyorum.