Saliha Ulaşoğlu
Delta Ajans Müdürü
Bendekİ Cüneyt E. Koryürek (CEK)
Yıl 1997, aylardan Ocak. Hayatımın, belki de yaşamımın dönüm
noktası olacak yıllara adım atıyordum. Bir sprinter
gibi saniyelerle boğuşarak hedefe en kısa sürede ulaşma çabasıyla
sürekli zinde ve form’da olmam gereken önemli bir idman
süreci. Hayat Olimpiyad’larına hazırlık devresi.
Antrenörümle ilk tanışmam, 1996 yılının Aralık ayı sonuydu.
Öyle bir antrenör ki, sürekli yeni idman teknikleri öğreten,
kendimi daha iyi geliştirmem için her yarışa girmemi sağlayan
mükemmel bir insandı. Antrenörüm, hayat denen yarışta, karşılaşılacak
engelleri nasıl kolaylıkla geçebileceğimi gösteren, her
yarışa kazanmak için başlanması, ama kaybetmenin de kazanmak
kadar normal karşılanması gerektiğini büyük bir ustalıkla
bana anlatan, öğreten “Bilge Kişi” olan Cüneyt E. Koryürek’ti.
İnsan yaptığı işi sevmeli ki, mutlu olsun derler. Çünkü kişi
bazen evinde geçirdiği zamanlardan çok işinde olmak zorunda
kalır ve bu anları en güzel şekilde, mutlu olarak geçirmek ister.
Ben bu felsefeye uymak zorunda olduğumdan değil, Cüneyt E.
Koryürek’le Delta Ajans’ta çalıştığım için işimi çok seviyor ve
mutlu oluyordum. Cüneyt E. Koryürek’le çalışmak bir ayrıcalık.
Bu ayrıcalığı tatmış olmaktan büyük gurur ve onur duyuyorum.
Öyle bir insan düşünün ki, sürekli üretebilen, yeni fikirler
yaratan, kimsenin aklına bile gelmeyen parçaları bir araya getirip
yepyeni bir şekil oluşturan, insanı motive eden, sürekli yeni
ufuklara açılması için dürten, rahatsız eden, dert dinleyen, onlara
akılcı çözümler öneren, bilgisini, sevgisini pervasızca paylaşmaktan
zevk alan, akil, bilge, baba, dost, arkadaş, patron... Benim düşünmeme
gerek bile yok. Çok şanslıyım ki, böyle bir insan benim
yaşamımda oldu ve bundan sonra da hep olacak.
Etrafınızda nazik, görgülü, saygılı insan görmek pek mümkün
olamıyor değil mi? Diyeceksiniz ki, öyle bir dünyada yaşıyoruz
ki, herkes iş, güç bir telaş içinde birbirlerini üzdüğünü, kırdığını
bile fark edemiyor. Evet, maalesef öyle. Ama şartlar ne olursa
olsun bir Çömez olarak öğrendiğim en önemli şeylerin başında,
nazik, saygılı, görgü kurallarını çiğnemeyen biri olmam gerektiği.
Bilge derdi ki, “Teşekkür etmeyi, lütfen demeyi, rica etmeyi sakın
unutma”. Nasıl unutabilirim.
Yediği yemekten zevk almayı bilen, tıka basa midesini doldurmaktansa
tadına bakmayı tercih eden CEK sayesinde benim
de yemek tercihlerim değişti. O’nun kadar olmasa da ben de az ve
öz yemeye başladım. Puf böreği, şnitzel, dereotlu olabilecek tüm
yiyecekler vazgeçilmezlerim arasına girdi. Çömezim ya, sürekli
yeni şeyler öğrenmek zorundayım. Öğrenmeliyim. Konu ne olursa
olsun, önemli olan öğrenmek.
Vazgeçilmezler... Her insanın hayatında vazgeçemeyeceği,
değer verdiği, unutamayacağı bazı olmazsa olmaz dediği kişiler,
olgular vardır. Benim hayatımın vazgeçilmezlerinden, asla
ama asla unutmayacağım kişiler arasında yer alan sevgili CEK,
Çömezin daima seni hatırlayacak ve senden öğrendiklerini çömez
olmak isteyenlere aktaracak. Bıkmadan, usanmadan.
Bu adamdan ne köy ne kasaba olur demeden hayat koçumun,
üstadımın kişilere kim olursa olsun, ilk etapta 10 üzerinden
5 vererek şans tanıması gibi ben de insanların şansa ihtiyaçları
olduğunu düşünerek ve eğer bir şeyler öğrenmek istiyorlarsa,
öğrendiklerimi onlarla pervasızca paylaşmayı sonuna kadar bir
misyon gibi sürdüreceğim.
Çömezler hep olmalı ki, iyi, kaliteli, saygılı, görgülü nesiller
yetişebilsin.