Değişelim, değiştirelim- Radikal< Geri dönün
24 Ekim 2001
Son haftalarda, iki faks notu aldım. Bunlardan biri, zekası, bilgisi ve okuma merakı nedenleriyle takdir ettiğim, şaka yapan ve kaldırabilen Hasan Subaşı'ndan geldi. Eski yazılarımdan birinde, yıllarca önce kendisine, "Sen, Türkiye'de en bilinçli yöneticilerden birisin" dediğimi ve onun, "Kişinin başarısı, işin başında olduğu sürede değil, işinden ayrıldıktan beş yıl sonra belli olur" cevabını nakletmiştim. Hasan, bana yolladığı faksa bir de kupür eklemiş. Fakstaki ekte, The Wall Street Journal'da yayımlanan, çok büyük bir yönetici olarak kabul edilen ve yeni emekliye ayrılan General Electric'in başkanı Jack Welch'le yapılan bir söyleşi var. Welch, söyleşinin sonunda, Hasan'ın bana söylediğini tekrarlamış. Hasan, faksa bir de not eklemiş: "Welch devamlı okurlarından mı?" Başımızdakilerin değerini anlamak için beş yıl beklememize gerek yok diyorum. Siz ne dersiniz? İkinci faks, bir genç okurdan geldi. Üniversite öğrencisi Hakan B., "Artık, halk Meclis'e güvenmiyor... Bu ülke, Ulu Önder'in istediği gibi çağdaş devletler düzeyine gelecek... Bizler de bunun bilinci ve sorumluluğundayız" diyor ve yazısının sonunu da, "Bizden önceki kuşaklardan da istediğimiz, artık bize bu yolu açsınlar" diye bağlıyor.
Türkiye'de herkes bir kaostan bahsediyor. Çok kimse, bunun ekonomik temellere dayandığını söylüyor. Bazılarımız çok iyi biliyoruz ki, krizin nedeni ekonomik değil, düpedüz politik. Bu kriz veya kaos, politikacıların kendi tutumlarından kaynaklanıyor. Politik partiler ve seçim kanunları değişsin diyoruz. Bunu kim değiştirecek? Meclis. Politikacı, kendi bindiği dalı keser mi diye, geçen yazımda, cevabı içinde bir soru sormuştum. Seçmenin önüne sürülen milletvekilliği adaylık listesine, kaç kişi kendi bileğinin hakkıyla girebilir? Listede, seçilebilir bir sıraya yerleşmeniz için, parti başkanının güvendiği adam olmanız gerekir. Bu güven de, bilgiden değil, parti başkanının sözünden çıkmamakla değerlendirilir. İnternette ve basında 'Yeni Yüzler' ve 'Alternatif İsimler' başlıklı listeler yayımlanıyor. Bunlardan hangisi, toplumun adayı olarak Meclis'e girebilir dersiniz?
'Değişelim' diyorum. Değişelim ki, baştakileri değiştirme sürecine girelim. Yıllarca önce, konuşmacı olarak katıldığım bir panelde, şampiyon sporcu, başarılı sanatkâr ve iktidardaki politikacı olmanın temelinde, kişinin megalomanyaklık kavramını benimsemiş olması gerektiğini söylemiştim. Sözcükler, megalomaniyayı 'Kişinin kendisini olduğundan çok daha önemli ve kuvvetli olduğuna inanması' olarak kabul ettiğine göre, en büyüklerin bulunduğu spor sahalarına, en kudretlilerin gezindiği politik arenaya ve sadece büyük kabiliyetlerin başarılı olabildiği sahneye çıkabilmek için, kişinin gerçekten kendine inanması gerek. Ama gelin görün ki, kendilerinde bu kuvvet ve kudreti gördüklerine inananlar, bizi pek inandırmış değiller. Megalomanyaklığın doğal bir sonucu olan başarıyı gösteremeyenler ise sadece megafon olup kalıyorlar!
O korkutan ve korkulan Sovyet İmparatorluğu, Berlin Duvarı'yla yıkıldı. Amerikan toplumu, 175 yıldır ilk kez, kendi topraklarında savaş gördü. Solcu Blair, sağcı Thatcher'ın politikasını yürütüyor. Amerika, neden başka diyarlarda anlaşılamadığı ve sevilmediğinin cevaplarını arıyor.
Dünya değişiyor. Türkiye'de de gözü, geç de olsa, açılmış bir toplum var. Toplum değişiyor. Değişim, doğanın temel prensibidir. Bunu unutmayalım ve unutturmayalım. 'Değişmezsen, değiştirirler' sözünü de hatırlatalım.