Cüneyt E. Koryürek

Eserleri

Geleceğe dönelim - Radikal< Geri dönün

10 Kasım 2001

Birkaç gün sonra, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümü. Şükürler olsun ki, artık o günü bir matem günü gibi geçiştirmeyi gerilerde bıraktık. Dünyanın her ülkesinde, vatan kurtarıcısının doğum günü kutlanırken, gayet mariz ve yapay bir tavırla üzgün görünmek zorunluluğundan kurtulduk.
Bizler öyle bir toplumuz ki, bırakın Türkiye'yi ve Mustafa Kemal'i dış ülkelerde tanıtmayı, daha kendimiz dahi ne Mustafa Kemal'in kıymetini biliyor ve ne de Türk olmanın gururunu duyabiliyoruz. Geçenlerde, bir dış kuruluş, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük askeri dehalarını sıralamış, Mustafa Kemal'i, yanılmıyorsam, 68. sıraya koymuş. Olur şey değil! Mustafa Kemal'i anlamak için, yaşadığı yıllara ve yaptıklarına bakmak yeter. O kadar kısa bir süre içinde, o kadar çok ve önemli, kendi deyişiyle,
'inkılaplar' yapmış, savaş sırasında, düşmanının düşmanıyla dost olup, Birinci Dünya Savaşı'ndan bıkmış bir müttefik grubunu birbirine düşürmüş ve vatanı kurtarmış bir asker olduğundan da büyük bir devlet adamı olduğunu ispatlamış Mustafa Kemal hakkında, iyi düşünenler kadar kötü düşünenlerin de Mustafa Kemal'in değerini bilemedikleri bir devirde yaşıyoruz.
Şevket Süreyya, Mustafa Kemal için 'Tek Adam' diye bir de kitap yazmıştı. Aslında, Mustafa Kemal için, 'yalnız adam' demek daha doğru. Zira, en yakın arkadaşlarının dahi padişahlık ve halifeliği savundukları, etrafında fikir alabilecek yeteri sayıda 'adam' olmamasına rağmen ve gene kendi kelimeleriyle, bu kadar 'çok ve büyük işler' yapılmasını hayret ve büyük bir hayranlıkla hatırlamamız gerek.

Cumhuriyet'i bir laiklik temeline oturtan Mustafa Kemal, 1934'te ezanın Türkçe okunmasını da uygularken, ülkenin bugünlere gelmemesi için elinden geleni yapmıştı. Ama Demokrat Parti, işbaşına geldiğinde yaptığı ilk iş, ezanın Arapça okunmasına izin vererek, bugüne dek yakamızı bırakmayan popülizm bataklığına bizleri sürüklemişti. Sade Demokrat Parti mi, bu popülist tavrı takındı? Yok canım, zamanında yerlere göklere sığdıramadığımız Milli Birlik Komitesi dahi, aldığı ilk kararlar arasında, ezanın Türkçe okunmasına dönülmeyeceğini topluma, hem de büyük bir gururla, duyurmuştu.

Devletin de, hükümetin de başına geçse, kişilerin lider değil, ancak bir parti başkanı olarak kaldığını görüp kahroluyoruz. Ama kabahat belki de bizde. Zira, her ortaya çıkan kişiden Mustafa Kemal'in yaptıklarını bekliyor gibiyiz. Mustafa Kemal bir devdi. Ondan sonra gelenlerin hemen hepsi birer cüce olduklarını göstermek için, adeta yarışa girdiler. Bugün, 19 Mayıs 1919'dan kötü değiliz diye bir yazı yazmıştım. Doğru. Ama o zaman başta bir Mustafa Kemal vardı. O zamanlar, Mustafa Kemal'in yanında yetenekli ve deneyimli çok az kişi vardı. Şimdi durum daha değişik. Yepyeni, gayet iyi eğitimli ve Türkiye kadar Türkiye dışını da tanıyan kuşaklar var.

Bizim başka bir kusurumuz daha var. Mustafa Kemal'in gösterdiği yöne bakacağımıza, onun işaret parmağından gözümüzü ayıramıyoruz. Artık geleceğe, Mustafa Kemal'in bizi yönlendirdiği geleceğe dönmenin zamanı geldi. Bu trajikomik oyunu sergileyen politikacılar meydanı yenilerine bıraksınlar. Mustafa Kemal adına, bütün Türk milleti için.