Maraton öldü mü?- Radikal< Geri dönün
26 Ekim 2001
Sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kıtalararası AvrAsya Maratonu ve Halk Koşusu'nu bir parti kongresine döndüremeyeceğini anlayıp, organizasyondan kaçınca, muhteşem olabilecek bu yarışmanın da sönüp gideceği belli oldu. Böylece, dünyaca meşhur Boston Maratonu'nda sıralamaya girebilen Şevki Koru, birkaç kez kazandığı Balkan Oyunları altın madalyalarına bir de olimpiyat dördüncülüğü katabilen İsmail Akçay ve takım arkadaşı Hüseyin Aktaş, Londra Maratonu'ndaki başarıları ile bilinen ve hala 2 saat 10:25'lik derecesi ile Türkiye rekorunu elinde tutan Mehmet Terzi, takım arkadaşı Ahmet Altun ve çok daha iyi dereceler yapma fırsatını kaçıran Veli Ballı gibi şampiyonların bıraktığı izler de kaybolup gidecek demek...
1976 Montreal Olimpiyadları'ndan sonra gittiğim New York'da, bir arkadaşım, beş yıldır Central Park'da yapılan bir koşuyu organize eden Fred Lebow'un benimle konuşmak istediğini söyledi. Lebow, benden Veli Ballı'yı o yılki New York Maratonu'na getirmemi istedi.
Türkiye'ye dönünce, Veli ile konuştum. Veli, Lahor'daki bir maratonda koşmak için söz verdiğini ve New York'a gidemeyeceğini söyledi. Veli, o yıl Lahor'daki yarışı 2 saat 11:30'luk bir derece ile kazandı. Ama belki de, New York Maratonu'nun galibi olma şerefini de kaçırdı.
İstanbul'da, yine o yıllarda başlayan Boğaziçi Maratonu'nu 1983-1985 yılları arasında, nasıl 12 bin yarışmacının buluştuğu bir organizasyon haline dönüştürdüğümüzü, geçen yazımda anlatmıştım. Bu yarışmanın adının, dünyada ancak İstanbul'da gerçekleşebilecek bir kıtalararası maraton olarak tanıtılırken, tüm çalışmalarda beraber olduğumuz gazeteci arkadaşlarım Hıncal Uluç, Abdülkadir Yücelman ve rahmetli Oktay Kurtböke ile birlikte nasıl çalıştığımızı dün gibi hatırlıyorum. İstanbul, bu coğrafi durumu nedeniyle, maraton meraklıları için sanki biçilmiş kaftandı. İlk organizasyonumuza Avrupa Şampiyonası birincisi Ian Thomson'u davet ettik. Halk Koşusu olarak yaptığımız 10 km'lik yarışa, Londra Maratonu'nu kazanan iki İngiliz atlet katıldı. Amacımız, düz bir parkurda, dünyanın en iyi maratoncularını koşturmak ve dünya rekorları kırdırmaktı. Bunun için de, büyük ödüller koymak ve yarışmayı dünyaya tanıtmak gerekiyordu. Bunu gerçekleştirmek ve Türkiye'de iyi maratoncuların da yetişmesi için, katılanların hepsine Şevki Koru tarafından yazılmış bir program da dağıttık. Yarışmalara katılımın bu kadar büyük olmasında, bir seferinde Lyons Kulübü tarafından ortaya konan 1 kg. altın da rol oynadı. Buna ilaveten, yarışı her bitirene bir de madalya dağıtmıştık.
Yazık oldu... İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadar, bence, Atletizm Federasyonu da suçlu. Zira, 6 ay önce, Belediye'den bir cevap gelmeyince, Federasyon hemen harekete geçip, çalışmaya başlamalıydı.
Olan, Türk Maratonu'na oldu. Bu maratonu partizan kafalılardan ve işi bilmeyenlerin elinden alma zamanı da geldi sanırım.