Cüneyt E. Koryürek

Eserleri

Sokrat ve Demirel- Radikal< Geri dönün

31 Ekim 2001

Bu iki, kendi alanlarında tanınmış(!) kişiyi bir arada görünce, sakın bana kızmayın. Yazıyı sonuna kadar okursanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bundan 15 yıl önce, eski politikacılara 12 Eylül tarafından konan yasaklar kalkmadan evvel, sokaktaki bir vatandaş olarak, Demirel'den bir randevu rica ettim. Gayet nazik bir tarzda kabul etti. Konuşma sırasında, yakında yasakların kalkacağını ve politikaya da girince, tekrardan iktidarın başına geçeceğini sandığımı söyledim. Bu arada, Mustafa Kemal'in 1915'te bozguna uğrattığı ve 1940 yılına dek arka planda kalan Winston Churchill'in bu 25 yıllık aradan sonra tekrar iktidar olduğundaki yaşı ile Demirel'in bu yasaklardan sonra başa geçeceği yılda, her ikisinin de aynı yaşta olacaklarını tahmin ettiğimi söyledim. Beni çok şaşırtan bir tarzda, tekrar başa geçtiğinde, Churchill'in 1940'taki yaşından bir yıl daha genç olacağını söyledi. 'Hesap adamı' olarak bilinen Demirel, gerçekten her şeyi hesap etmesini biliyormuş diye kendi kendime mırıldanmıştım. O konuşma sırasında, kendisinden, tekrar başa geçtiğinde, yanına çok daha genç bir grup politikacı almasını, gene bir vatandaş olarak rica ettim. "Onlar benim vefalı arkadaşlarım. Onları bırakamam" dedi.
Yasaklar kalktı ve 1991 seçimlerinde Demirel başa geçti. Etrafında, kabine içinde ve dışında, gene eski ama yaşlanmış arkadaşları vardı. Bu arada da, Cumhurbaşkanlığı hevesine kapılıp, kendinden beklenmeyecek bir süratle Çankaya'ya çıktı. Yedi yıllık görevini tamamladı. Bütün bunlar geride kaldı derken, Ecevit ortaya çıktı ve Demirel'siz ülkenin batacağını ve görev süresinin, bir şekilde uzatılması gerektiğini yaymaya başladı. Neyse ki, Meclis buna kanmadı ve sonunda olanlar oldu. Bu iş burada bitti derken, Demirel gene piyasaya çıktı. Ve bu sefer, 'Bırakın, ben bu ülkeyi 45 günde ayağa kaldırırım' diye konuşmaya başladı.
Şimdi Demirel'i bir an bırakalım ve Sokrat'a dönelim. Hatırlayacağınız gibi Sokrat, 'gençliği ayarttığı' gerekçesiyle bir hücreye kondu ve 70 yaşında olduğunu da hatırlayarak, belki de tarihe bir kahraman olarak geçmeyi tasarladığından, zehir içerek, hayatına son verdi. Pek çok kişi, Sokrat'ın bu 'ayartma' olayını, gençliği homoseksüelliğe yönlendirmesi olarak kabul ederler. Aslında, o zamanlar, homoseksüellik Atina'daki yaşam tarzı içinde, kimsenin aldırmadığı bir tavırdı.. Atinalı yöneticileri kızdıran konu ise Sokrat'ın yönetim konusundaki, gayet radikal fikirleri idi. Sokrat'a göre, bir ülkenin yönetimi ya bir hanedan yoluyla veya seçilmiş yöneticiler tarafından üstlenirdi. Sokrat, bu iki sistemin de pratik olmadığını ve iktidara sadece 'işi bilen'kişinin gelmesiyle sorunun çözüleceğini iddia etmişti.
Şimdi Sokrat'la Demirel'i bir araya getirebiliriz. Demirel, uzun süre kendini 'Bir Bilen' olarak tanıtmada büyük ustalık gösterdi. Ama sanırım Türk toplumu, Demirel'in, birkaç yıl hariç, 1965 yılından beri hep tepelerde oturduğunu, bugün çekilen sıkıntıların da, bugünün sonucu olmadığını ve Demirel devirlerinden kaynaklanan sorunlardan çıktığını gayet iyi hatırlıyor. Evet, başımıza 'işi bilenler'in geçmesini istiyoruz. Ama Demirel lütfen otursun ve son 35 yılın tarihini yazsın. Bizler de bir şeyler öğrenelim.